Cumartesi, Nisan 27, 2024

Simya Nedir? Tarihteki Önemli Simyacılar ve Çalışmaları

-

Simya Nedir?

Simya kısaca, geçmişte gizem ve gizlilik içinde yürütülmüş ve maddeleri birbirine dönüştürmeyi amaçlayan eski bir uygulamadır. Örneğin simyacıların çalışmalarından biri, insanların hayalini kurduğu “kurşunu altına çevirme” idi. Bunun haricinde simyacılığın hedefleri, zamanla altın külçeler yaratmanın çok ötesine geçti.

Simyacılara Göre Metaller Canlıydı!

Simya, çevremizdeki her şeyin bir tür evrensel ruha sahip olduğu karmaşık bir görüşe dayanıyordu ve metallerin sadece canlı olduğuna değil, aynı zamanda Dünya’da zamanla büyüyüp geliştiklerine inanıyorlardı. Kurşun veya benzeri sıradan bir metal bulunduğunda, onun sadece altın gibi değerli metallerin olgunlaşmamış formu olduğunu düşünüyorlardı.

James Randi’nin “Encyclopedia of Claims, Frauds and Hoaxes of the Occult and Supernatural” adlı oldukça uzun isimli kitabında belirttiği üzere, “100’lü yıllarda başlayıp ortaçağda zirve noktasına ulaşan simya, kısmen deneylere ve kısmen sihre dayanan bir sanattır. Bu dönemin araştırmacıları araştırmalarını, filozofun taşı adıyla bilinen iyileştirme, yaşam ömrünü uzatma ve bazı değersiz metalleri altına çevirmek için kullanıldı.”

Simya ve Simyacılık Tarihi

Kurşunu altına dönüştürme yeteneğine sahip olmak şüphesiz çok epik bir şey. Ancak düşünüldüğü gibi tüm bu metalleri altına çevirmeye çalışmalarının sebebi, yalnızca açgözlülük değildi. Yalnızca metalleri, olgunluk ve gelişmişlik gibi kavramlarla sembolize ettiler. Örneğin altın, en yüksek gelişmişliği temsil ediyordu; ayrıca altının göz kamaştırıcı olma sebebinin, manevi ve temiz bireyi temsil etmesinden kaynaklandığı düşünülüyordu.

En temel metallerden biri olan kurşun ise, daha çok günahkar ve tövbe etmeyen bir bireyi temsil ediyordu. Kurşun ve altının her ikisi de ateş, hava, su ve topraktan oluştuğu için, yapısındaki elementlerin oranını değiştirmek yoluyla altının kurşuna, kurşunun da altına dönüşebileceği fikri hakimdi. Altın kurşundan daha üstündü, çünkü doğası gereği dört elementin eşsiz dengesiyle ortaya çıkıyordu.

Simya tarih boyunca çeşitli yerlerde karşımıza çıkıyor. Örneğin tarihçilerin tahminlerine göre yerçekimi ve hareket yasası gibi incelemeleriyle tanınan Isaac Newton, yaşamı boyunca simyayla ilgili bir milyondan fazla not yazdı.

Mart 2016’da Chemical Heritage Foundation, Newton tarafından yazılmış 17. Yüzyıldan kalma bir simya el yazması satın aldı. On yıllardır özel bir koleksiyonla saklanan el yazması, herhangi bir metali altına çevirme ve sonsuz yaşam verme yeteneğine sahip olduğu kabul edilen “filozof taşı” nı oluşturmak için gereken Merkür’ün (bir madde), nasıl yapılacağını detaylıca anlatmıştı.

Simya Gerçek Mi, Yoksa Aldatmaca Mı?

Simyanın neden başarısız bir girişim olduğu çok açık: temel kimya ve fiziğin yanlış anlaşılması. Simyacıların tüm teorileri ve deneyleri Aristoteles’in, dünyadaki her şeyin dört temel unsurdan (hava, toprak, ateş ve su) ve bunun dışında temel olan üç maddeden oluştuğu varsayımına dayandılar: tuz, cıva ve kükürt. Günümüzde evrenin her bir zerresinin atomlardan ve elementlerden oluştuğunu biliyoruz, kurşun ve diğer metaller ateş, hava, toprak ve sudan oluşmadığı için; bu elementlerin yapısındaki bileşenlerin yüzdelerini ayarlamak ve onları altın haline getirmek mümkün değildir.

Kısaca Tarihteki Önemli Simyacılar ve Çalışmaları

  • Aristoteles: Maddenin yapıtaşının atom olduğunu belirtmiştir. Aristoteles’e göre her şey topraktan doğar ve toprağa döner. Savunduğu döngü ise: Toprak>>Ateş>>Hava>>Su şeklinde.
  • Ebu Musa Cabir Bin Hayyan: Müslüman bir simyacı ve düşünürdür. Damıtmanın tanımını ilk yapan kişi olarak bilinir.
  • Ebu Bekir El Razi: Çoğu simyacının değerli taşları çıkar amaçlı oluşturma çabasına karşı çıkmasıyla tanınır. Etil alkolü üretmeyi başarmıştır.
  • Thales: Thales’e göre temel element sudur. Suyun sıvı formun haricinde katı ve gaz olarak da bulunabileceğini söylemiştir.
  • Anaximenes: Havayı temel element olarak görmüştür. Dünyada bulunan her şeyin havadan oluştuğunu savunmuştur. Örneğin yeryüzünün “havanın yoğun hali” olduğunu söylemiştir.
  • Anaximander: Temel olarak hava, su, toprak ve ateşin birbirlerine dönüşebileceğini savunmuştur.
  • Avicenna: Yaşadığı dönemin en büyük hekimi olarak bilinir. Simyacılıkla ilginlenmiş ve dört elementin varlığına inanmış olsa da, elementlerin birbirlerine dönüşemeyeceğini savunmuştur.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Related Stories

Felsefe Taşı Nedir ve Önemi Nedir?

Felsefe Taşı Nedir? Felsefe taşı nedir sorusunun cevabı kısaca; simya, kimya, mitoloji ve edebiyat sahnesinde kendisine yer bulan, inanışta nesneleri altına dönüştürebileceği düşünülen bir taştır....