Bisikletin Tarihi ve Doğuşu: Laufmaschine
Bisiklet icadından günümüze gelinceye kadar hangi değişimlere uğramıştır? Sorusundan önce, kısaca bisikletin ilk kez ortaya çıkışına gidelim. 1816’nın korkunç Avrupa yazında, volkanik kül güneşi gölgeledi ve kar yağışları tüm mahsülün yok olmasına sebep oldu. Endonezya’nın çok uzaklarındaki Tambora Dağı’nın devasa patlaması tüm dünyayı soğuk bir kasvetin içine sürüklemişti. Kıtlıktan ötürü Almanya’da, sağladığı et ve yiyecek kaynağı için atlar katledildi ve ülkenin güneybatısındaki Karlsruhe’li üretken mucit Karl Drais fikrini bir alternatife çevirdi.
1817’de, Draisine olarak bilinen Laufmaschine (koşu makinesi) bugünün bisikleti haline gelen ve dünya çapında milyonlarca insana uygun fiyatlı hareketlilik, bağımsızlık ve özgürlük sağlayan bir araca sahip olduk.
Drais, iki tekerleği seri olarak yerleştiren ilk kişi değildi, ancak ek olarak bir direksiyon ekledi ve bisiklet konsepti piyasaya sürüldü. Bu konsept hala yeni yürümeye başlayan çocukların sevdiği modern denge bisikletinde yaşamaya devam ediyor.
Bu tasarım ilk kez Paris’te karşılandı ve çok geçmeden, zamanlarının hareketlilik çılgınlığı haline gelen ‘velocipede’ ve birçok ‘hobi atı’ varyasyonu ortaya çıktı. Bunlar da, bugüne kadar devam eden iyileştirmeleri tasarlamak için zeki beyinleri harekete geçirdi.
Pedallar, 1864 yılında, araba üreticisi Pierre Michaux’nun Paris atölyesinde eklendi (çalışan Pierre Lallement yeniliği iddia etti ve daha sonra bisikleti orada daha da geliştirmek için ABD’ye taşındı) ve bisiklet modası yeniden başladı. Bu bisikletler, gelişmiş velosipetler olarak biliniyordu veya sert sürüşleri için popüler olarak ‘kemik çıkarıcılar’ olarak adlandırılıyordu.
Hıza duyulan ihtiyaç, 1870 yılında, tekerlek boyutu büyük bisikletleri ortaya çıkardı. Sonuçta itiş tekerleği ne kadar büyük olursa, alınacak ivme ve hız o denli fazla olacaktı. O dönemin en hızlı araçları bu bisikletlerdi.
Bisiklet Çılgınlığı, Tarihçesi ve Geçmişten Günümüze Bisiklet
Dünyanın dört bir yanındaki ülkelerde insanlar bu aracın oldukça kullanışlı olduğunu fark etmeye başladı. Avustralya’da 1893’ten itibaren bisiklet belli bir potansiyele ulaşmaya başladı. Percy Armstrong ve R Craig, Carpentaria Körfezi’nden Melbourne’a (o zamanlar muazzam derecede zorlu bir yolculuktu) 50 günden daha kısa bir sürede 4.131 km’yi kat etmeyi başardı.
Avustralya, bir süre için William Virgin’in Perth’den Brisbane’e 60 günde 4,300 km’lik yolculuğu gibi Avustralyalı biniciler tarafından oluşturulan çeşitli mesafe kayıtlarıyla dünyanın uzun mesafe bisiklet merkeziydi. Birçoğu, bisikletin o zamana kadar kişisel ulaşım ve posta hizmeti olarak yerleşmiş olduğu Batı Avustralya altın sahalarındandı, çünkü bu zorlu ortamda atları beslemekten daha kolaydı ve bisiklet daha hızlıydı ve her halükarda daha hızlı gidebiliyordu.
Bisikletin ilk çıktığı yıllarda en büyük sorun, bisikletleri sürecek düzgün bir yol bulunmaması idi. The League of American Wheelmen (Amerikan Tekerlekli Adamlar Birliği) 1880 yılında bisiklet sürücülerinin ihtiyaçlarını savunmak kadar sürüşleri organize etmek için kuruldu. Örneğin, o dönemler ABD’deki “İyi Yollar Hareketi”, bisiklet sürmek amaçlı düzgün yollar yapılması adına ortaya çıkan bir topluluktu. Bu tür topluluklar, dünyanın gelişmekte olan birçok ülkesi ve şehrinde bisikletin zamanla yaygınlaşmasını sağladı. Zaman içerisinde bisiklet ciddi bir şekil ve işlev değişikliğine uğradı.
Yirminci yüzyılın başlarında bisiklet, yüzyılın en büyük bilimsel yeniliklerinden biri olarak kabul ediliyordu. Albert Einstein, bisikletini sürerken Genel Görelilik Teorisini tasarladığını söylüyor. Günümüzde bu teori, evren anlayışımıza neredeyse ekstra bir boyut katan bir içgörüdür.
Bisiklet, gelişmekte olan dünya için bağımsızlık, girişim ve sağlık aracı olmaya devam ediyor. Bisiklet, sağlık hizmetlerine, eğitime ve daha geniş bir topluluğa erişim sağlaması sebebiyle motorlu taşıtlara göre oldukça ekonomiktir.
Günümüzde motorlu taşıtların yerini almak bir yana, gelişmiş dünyada gittikçe artan obezite gibi rahatsızlıklarla mücadele konusunda oldukça büyük bir önem taşımaktadır.
Bisiklet İcadından Günümüze Gelinceye Kadar Hangi Değişimlere Uğramıştır?
Önce yürüyüş makinesi olarak kullanılan bisiklet, icadından günümüze gelinceye kadar sırasıyla Velosipede, pedallı bisiklet, yüksek tekerlek, güvenlik bisikleti, yarış bisikleti ve dağ bisikleti olarak değişimlere uğramıştır.
1. Yürüyüş Makinesi (1817)
Baron von Drais tarafından 1817’de icat edildi. İki benzer büyüklükteki tekerleğin ortasında oturuyorsunuz ve yürüyerek kolayca ilerliyorsunuz. Bebeklerin yürüteçleri de günümüzde benzer bir mantıkla çalışıyor.
2. Velosipede (1865)
1865’te yürüyen makine benzeri bir bisikletin ön tekerleğine krankla çalışan pedallar takıldı. Bir önceki modele göre daha pratik bir kullanışa sahipti.
3. Pedallı Bisiklet (1868)
Pierre Michaux, pedallı bisikletleri büyük ölçekte ilk üreten bir şirket kurdu ve modern pedallara oldukça benzeyen bir yapı ortaya çıkardı.
4. Yüksek Tekerlek (1870)
1870’te bu bisiklet ortaya çıkarıldı. Sürücü, devasa büyüklükteki ön tekerleğin üzerindeki koltuğa oturuyor ve buradan bisikleti sürüyordu.
5. Güvenlik Bisikleti (1880)
Daha güçlü metal çerçeveler ve zincirlerin ve dişlilerin kullanılması, 1880’lerde aynı boyutlu iki tekerlekten oluşan bisikletleri daha popüler hale getirdi.
6. Yarış Bisikleti (1960)
Maksimum aerodinamik performans için hafif çerçevelere, aşağı gidonlara ve hassas dişlere sahiptirler. Modern bisikletlerin genel yapısı da bu şekildedir.
7. Dağ Bisikleti (1970)
Pist dışı yarışlar için geliştirildi. Engebeli arazilerle başa çıkmak için ön veya arka süspansiyona sahiptirler.