Stendhal Sendromu Nedir?
Gün geçmiyor ki yeni ve ilginç bir rahatsızlık çıkmasın, Stendhal Sendromu onlardan yalnızca bir tanesi. Bir sanat eserine bakmak gerçekten rahatsızlık belirtileri ortaya çıkarabilir mi? Gelin birlikte görelim.
Floransa’da olduğunuzu, hayranlık uyandıran ve nefes kesici sanat eserlerine baktığınızı hayal edin. Birdenbire kelimenin tam anlamıyla nefes alamadığınızı hissetmeye başlayacak olursanız, Stendhal Sendromu yaşıyor olabilirsiniz. Psikosomatik bir bozukluk olan Stendhal Sendromu, bireyin duygusal olarak derinden bağ kurduğu sanat eserine bakarken nabız yükselmesi, baş dönmesi, terleme, ruhi bunalım ve bayılma gibi belirtileri ortaya çıkarmasıdır. Peki nedir bu Stendhal Sendromu? Semptomları, tedavisi ve merak ettikleriniz makalemizde.
Stendhal Sendromu Ne Demek?
Vikipedi’ye göre Floransa Sendromu olarak da adlandırılan Stendhal Sendromu, Paris’i ilk kez ziyaret eden turistlerin Paris’in idealize edilmiş şehirden büyük ölçüde farklı olduğunu gördükten sonra anksiyete, baş dönmesi, halüsinasyonlar ve sanrılar yaşadıkları Paris Sendromuna benzer. Kültür şokunun bir diğer aşırı hali de, Kudüs’ü ziyarete giden birçok turistin yaşadığı Kudüs Sendromudur.
Stendhal Sendromu yalnızca günümüzde yaşanan bir fenomen değildir. 1817’de Marie-Henri Beyle adlı bir Fransız yazar, Floransa’daki Santa Croce Bazilikası’nı ziyaret etme deneyimini anlattı. Stendhal takma adını kullanarak yazan Beyle, kendisini çevreleyen tüm güzellik ve zengin tarih karşısında şaşkına döndü: Bazilika, İtalyan Rönesans sanatçısı Giotto tarafından yapılan muhteşem fresklere (bir resim sanatı) sahipti. Duygusal olarak, sanatın olağanüstü güzelliğinden ilham aldığını hissetti, ancak bunun dışında bazı olumsuz belirtiler de yaşıyordu. Fiziksel olarak kalp çarpıntıları ve bacaklarında titremeler olduğunu yazısında belirtti.
Bunun üzerinden 100 yıldan fazla bir süre geçmişti, Floransa ziyaretçileri benzer semptomlardan muzdarip olmaya devam etti. 1979’da Dr. Graziella Magherini, Floransa’daki Santa Maria Nuova Hastanesinde Psikolojik Şefi olarak çalıştı. Floransa’da sanat gezilerine katıldığı esnada hastaneye kaldırılan 100’den fazla turistin olduğunu gözlemledi ve “Stendhal Sendromu” terimini ilk kez ortaya attı. 1989’da, meşhur sanat eserlerini gördükten sonra kaygı, panik atak, halüsinasyonlar ve hatta psikoz gibi semptomlar yaşayan bu turistler hakkında “La Sindrome di Stendhal” adlı bir kitap yayınladı.
Stendhal Sendromu En Çok Kimi Etkiliyor?
Gözlemlediği hastaları anlatan Magherini, onların hassas, duygusal insanlar olduklarını ve sanat eserlerinden çok etkilendiklerini söyledi. Floransa’da sergilenen birçok ünlü sanat eseri olduğu için, turistler kısa bir sürede oldukça fazla sanat eserine maruz kalıp bu sendromu yaşayabiliyor. Genelde bu sendromu yaşadığı belirlenen kesimler şu şekilde: 26 ila 40 yaşları arasındaki bekar insanlar, seyahat nedeniyle stresli ve jet lag (uzun süreli uçuşlar sonucu oluşan bir rahatsızlık) ile karşı karşıya olabilir. Hastaneye yatırılan kişilerin yaklaşık yarısının daha önce çeşitli ruh sağlığı rahatsızlıklarıyla karşı karşıya kaldığı da bilinenler arasında. Bunlar içinde ünlüler de var.
Peki neden Floransa? Bazı Stendhal Sendromu vakaları, çarpıcı sanat eserlerinin sıkça bulunduğu diğer İtalyan şehirlerinde de meydana geliyor. Ancak Magherini, Floransa’nın, yüzeysel olarak güzel ve tanınan, ancak genellikle daha karanlık ve rahatsız edici detaylar içeren Rönesans sanatına ev sahipliği yaptığı için sanatseverleri daha çok etkilediğini düşünüyor. Magherini, sanatın duygusal olarak hassas kişilerde, bilinçaltındaki duyguları ve anıları tetiklediğini belirtiyor.
Peki Ya Tedavisi?
Birkaç gün dinlendikten veya tatilleri bitip İtalya’dan ayrıldıklarında hastaların tüm semptomlarının ortadan kalktığı belirtiliyor. Yani tamamen geçici bir rahatsızlıktır ve ciddi bir tedavi gerektirmez.
Stendhal Sendromu günümüzde birçok bilim insanına göre ciddi bir ruh sağlığı rahatsızlığı olarak görülmüyor. İtalya ve özellikle de Floransa bölgesindeki doktorlar ise, bunu bir rahatsızlık olarak görüyorlar ve ziyaretçilere bazı tavsiyelerde bulunuyorlar. Örneğin “iki gün üst üste müze gezisi yapmayın” gibi öneriler veriyorlar.
Ayrıca, La Sindrome Di Stendhal adlı 1996 tarihli izlemeye değer bir İtalyan korku filmidir, bir müzede Stendhal Sendromu yaşayan bir kadını kaçıran seri katil hakkında incelemeler yapıyor. Filmin yazarı ve yönetmeni Dario Argento, ebeveynleriyle Parthenon’u ziyaret ederken Stendhal Sendromu geçirmişti ve bu deneyimlerini, bazı eklemeler yaparak filme aktardı.