“Bir kız çıkıverdi ak köpüklerden,
Önce kutsal Kythera’ya uğradı,
Oradan denizin kuşattığı Kıbrıs’a gitti,
Karaya çıktı güzel tanrıça,
İnce topuklarının bastığı yerlerden
Yemyeşil otlar boyveriyordu.
Aphrodite dediler ona,
Köpüklerden doğmuştu çünkü.”
1445’te Floransa’da doğan büyük İtalyan Rönesans ressamları arasında en büyük desen ustası olarak çizgisi ve yarattığı hacimlerle kişisel ve bağımsız üsluba ulaşan Sandro Botticelli. 15.yüzyılın ikinci yarısı ve 16.yüzyılın başlarında sanat üzerinde etkinliğini sürdüren Botticelli’nin en ünlü eserlerinden biri Venüs’ün Doğuşu’dur.
Rönesans sanatının gelişmesinde önemli rol oynamış ve ilk yapıtlarından itibaren büyük ilgi görmüştür. Eserlerinin konularını yaşadığı dönemdeki çokça işlediği dinden ve mitolojiden seçerek anıtsallık yakalamıştır. Rönesans döneminde yapmış olduğu bu eser 1486 yılına aittir.
Venüs’ün Doğuşu – Sandro Botticelli
Boticelli eserini birçok kaynaktan ilham alarak yaratmıştır. Dönemin ünlü şairi olan Angelo Poliziano’nun Venüs’ün doğuşunu anlattığı şiiridir. Şiir Aphrodite için yazılmış bir Antik Yunan ilahisinden alıntıdır. Venüs, Yunan aşk ve güzellik tanrıçası Aphrodite’nin Latin Mitolojisindeki karşılığıdır.
Hikayesi şöyledir: Kronos (Zeus’un babası)tanrı katında hükümdarlığı ele geçirmek için kendi babası Ouranos’un cinsel organını keser ve Akdeniz’e atar. Denizde düşen organın oluşturduğu köpüklerden tanrıça Aphrotide doğar.Aphrodite bir deniz kabuğu içinde yol alarak Kıbrıs kıyısında karaya çıkar.
Eserde Venüs tam karaya çıkmak üzere olduğu an resmedilmiştir. Dönemin güzellik anlayışını yansıtan vücut hatları ile mütevazi bir duruş sergilemiştir. Venüs’ün duruşunu incelediğimizde elleri ile göğüslerini, saçları ile genital bölgesini zarifçe kapatmıştır. Resimde deniz, kıyı, ağaçlar, deniz kabuğu, giysiler nesne olarak gözümüze çarparken en önemlileri olan rüzgarla birlikte Venüs’ün simgesi olan güller üzerine savrulmuştur.
Sol tarafta yer alan Zephyr ve ona sarılmış olan Chloris batı rüzgar tanrısıdır. Kıyıya yaklaşan Venüs’ü giydirmek üzere resmin sağ tarafında duran mevsimleri simgeleyen Horai tanrıçası görebiliriz.Botticelli’nin eseri yapmaktaki amacı Rönesans döneminde yaygın olan Pagan inanışını ve Hristiyanlığı bir araya getirerek bir sentez yaratmaktı. Bu gözle bakarsak eğer Venüs bir aşk tanrıçasıdır ve doğuşuyla beraber dünyaya güzellik getirmiştir. Dönemin Floransa’da yaygın olan bu inanış Klasik Yunan ve Hristiyanlık düşüncelerini harmanlamıştır. Bu nedenle bu resmin dini amaç içerdiğini görebiliriz.
Hareketli figürlerle resmini canlandıran Botticellli her zaman güzelliğe ve zarafete düşkün olmuştur. Tasvir ettiği sahnelerde çokça figür kullanan Sandro kendine özgü bir üslup tarzı vardır. Belirli noktalardaki figür duruşlarıyla kendi tarzından ödün vermemiş gerçekdışı duruş ve biçimleri yaratarak özgünlüğünü göstermiştir. Standart insan ölçülerinde fazla olan oranlar Botticelli’nin resim sanatındaki tarzının ayrıntılarıdır.
Resmin genelinde altın rengi bir ışığın hakimiyeti göze çarpmaktadır. Bir yandan Venüs öne çıkarılmak isterken renklerle sağladığı kontrastlıklarıla gözümüzü eşit parçaya bölmeyi istemiştir. Kendine özgü resim sanatıyla Venüs’ün saçlarındaki hareketli çizgileri görüyoruz. Mevsimleri simgeleyen Horai’nin resimde ilkbaharı bildirdiğini söyleyebiliriz. Figürlerindeki ton benzerliği birbirleriyle harmanlanırken Venüs’ü öne çıkarma isteği biricilik kavramını öne çıkarmıştır. Botticelli bu resminde güzellik ve zarafet anlayışının dinde ve mitolojideki anlamlarını birleştirerek tek bir anlam çıkarmak istemiştir. Resimde dini bir amaç için değilde Dünya için temennilerini anlatmıştır.
Resimde arkada görünen denizin sonsuz bir yaşamın olduğunu ve bunu denizden gelen bir güzellikle birleştirmek istemiştir. Horai’nin elinde Venüs için hazırlanmış kıyafet ilkbahar çiçekleriyle bezelidir. Resimdeki altın renkli ışığın yan taraftaki portakal ağacının ve bitkilerin yapraklarında,deniz kabuğunu üzerinde ve giysilerdeki yansımalarda görmekteyiz.
Bu sanat yapıtı Rönesans döneminin anlayışı yansıttığı, sanatçısının kendine özgü tasvir tavrının olmasından ve ve döneminin parçası olmasından dolayı etkilendiğim bir resimdir. Resminde yansıttığı güzellik anlayışının saf ve duru bir biçimde işlediğinden ve bu düşüncelerini Venüs’ün çıplaklığında topluma hissettirdiğinden iyi ve önemli bir yansıtıcı olduğunu görmekteyiz.
Botticelli’nin bu eseri şuanda “Uffizi Galerisi”nde sergilenmektedir.